Absürt Bir Sayıklama

 Sebebini anlayamadığım -ki çoğunlukla manasız olur böyleleri- bir iç sıkıntısı, daralması içinde 2-3 gündür kıvranıyorum. Bu satırları yazarken de ne yazmak istediğimi, aklımda ne olduğunu, sigara içmediğim halde aldığım paketten bir sigara çekip neden yaktığımı, mezun olduğum okulun bitmesine bir ay kala niye böyle büyük kaygılara girdiğimi yazdıktan sonra okuduğumda bunları yazdığımı fark ettiğim şeyler.

Allah'la da aram açık bayadır konuşmuyoruz. Oğuz Atay okudum yine huzurum kaçtı. Zaten ben ne zaman huzurum kaçsın istesem Oğuz Atay okurum. Ondan herhalde bu gece tutunamama isteğim. Bilinç akışı tekniğini mükemmel kullanırmış üstat, biraz bu tekniğe benzediğini düşünüyorum bu saatte yazdıklarımın. Ya da düşünme gaflet ve delalet hatta hıyaneti içinde bulunuyorum da diyebilirim. Bilincim, kireç tutmuş zihnimin kıvrımlarında tıkanmış, ruhumun esbaplarında kısılıp kalmış, en azından burada aksın. Bu kadarı da bana fazla görülmesin değil mi ağabeyler? 

Reva gördüm bunu kendime. Ram olup birine, ruhumun yeni bir aleme girmesini isterdim. Ne böyle biri var, zaten ruhum mahvolmuş durumda. Hal böyleyken aşk üzerine şiir yazmak, düşünce üretmek bana riyakarlık gibi geliyor - ben o baygın sevgilerin adamı değilim-, toplumsal kurallar ve düzen buna teşne senden bunu istiyor. Konfor alanından çıkmaya razı olmayan benliğin ise buna gebe. Bütün bunları blöf olarak kabul ediyor tabir-i caizse zokayı yutmuyor ve hepinize, hepsine rest çekiyorum. İçmeden bu kafaya nasıl ulaştığıma şaşıyorum. Kafamı ellerimin arasına alıp, var olup olmadığımı anlamak için , düşünüyor muyum diye şöyle bir yokluyorum. Düşünüp düşünmediğimi düşündüğüm için demek ki var olduğumu yine kimsenin umrunda olmamasına rağmen kendime ispatlıyorum. Kartezyen sistemini bildiğimiz adıyla koordinat sistemini bulan , kendisi de zatıalilerim gibi  mutsuz ve büyük burunlu olan, harika feylesof Descartes'a evde bile uygulanabilir bir ontolojik formülü formülize ettiği için şükranlarımı sunuyorum.

Aslında Camus'nün  de dediği gibi tek bir felsefi sorun vardır; intihar. Hayatın yaşamaya değip değmeyeceği meselesi. Bu dibine düştüğüm kuyuda 2-3 gündür bunu düşünürken sık sık Camus'nün bu sözü aklıma geliyordu. Hayatın anlamı uzun süredir yoktu bana göre yani dünyayı ve aşağılık insanoğlunu tanımaya gerçekten başladığım zamandan beri bunun ayırdına vardım diyebilirim. Fakat Sisifos'un hikayesindeki gibi kayayı en tepeye çıkardığı anda tekrar kayanın aşağı yuvarlanması ve bunu sonsuza kadar tekrarlayacağını bilmesine rağmen Sisifos'un en tepedeyken yüzündeki hafif tebessüm gibi bir şeydi hayatın anlamsızlığına rağmen sırf o tebessümle , en azından yaşıyor olduğunun tadına vararak, yaşamaya devam etmek. Bu trajikomik varoluşa yaşayarak en büyük cevabı vermek. Yoksa intihar bir nevi kopya çekmek, kolaya kaçmak, kayayla beraber kendini de aşağıya yuvarlamak gibi bir şey olurdu. Bu absürt komediye teslim olmayı reddediyorum. İnsanın dünyaya fırlatılıp atılması söylemi doğrudur, insanın da düşüncelerini yazıya dökerek içindekileri dışarıdakilere fırlatıp attığına, kustuğuna, ''yazdım yazmasam ağlayacaktım'' diyen şaire yalnız olmadığını hatırlattığına inanıyorum.

Sanırım bu yazıyı niye yazdığımı yazının sonuna doğru gelirken anlıyor gibiyim. Aristoteles'in '' yaratıcı insanlar melankoliye daha yatkındır, mutluluğu da hüznü de uçlarda yaşarlar '' diye bir sözünü okumuştum nerede okuduğumu hatırlamıyorum ama bende şu an bu derdi çekmenin bu saatte uyumak yerine  bu yazıyı yazmanın tesellisini -belki de plasebo etkisini- bu sözde buluyorum. Bu yazıyı yazmamış olmayı, mutlu, ortalama bir insan, pek düşünmeyen toplumun bir parçası olmayı dilerdim... Her zaman dilediğimiz şeyler olmuyor hayat böyle, burası dünya... Uzun süredir yaşadığım fakat yeni farkına vardığım bir gerçek de ; sanırım depresyondayım. Uzmanmışım gibi ahkam kesiyorum ama zannedersem bu gerçeği değiştirmeyecek gibi, bir psikiyatriste görünmem gerekiyor. Son sigaramı yakıp yazıyı bitireyim bari- evet aldığım paket bitti üç günde- gece saat 02.21 günlerden 5 Temmuz 2021.

''Kimsenin yaşantısını beğenmedim. Kendime uygun bir yaşantı da bulamadım.''

Enver Ünlü

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

bi şeyler

Fırlatılan Manifesto

Hüzünlü değilim be oğlum mizacım böyle